gidişinin üstüne yağan hiçbir kar yetmedi bu şehri temizlemeye...
sustuk
inceden yas tutan kadının süssüz dilinde
uğultusu kulakları yoran
dörtnala bir yolculuktu gidişin
birtakım odalarda gölgesini kaybetmiş kadın hallerim
kavisli ve kırılgan yolda izini aramaklı
kaybedilmiş gölgeler ve suretler
sözcükler ...
sabırlı bir bekleyişin imlası çizdiğim
her
gece her
gece tavanıma .
aynı şeyi kırk bin kere düşünme hastalığı olmuşum
taze bir
ölüm beynimin derinlerinde sanki
yaşlı kentler
hüzünlü şarkılardan ne anlar
deme!
dökülen saçlarına kaç el değmiştir bir ağacın
bilir misin sen?
ve dahası
sırı dökülen aynalar da pek mahzun
sabah busesi dudaklarında kalan pek çok umut
sırtında
gülüşen deliler
sustuk
dans ettikçe evrenin içinde gölgelerimiz
kayıp ve yorgundular
biraz kırgın
biraz dargın
yüzyılların ahını sırtına yüklemiş lisanıyla
meczup bir gökyüzü
karanfiller mor açacak elbet
kırmızı bulut olacak
şarkılar düşlere bulanacak
şiirler
aşka
susmadan
susamadan bir vakit
yeniden kar yağacak bu şehre
kuşlar uçacak neşeli
provası yapılmış suskunun
ölümünü seyredeceğim
alnından vurulacak gidişin
ben her akşam
beklediğim yerde....